25 Haziran 2017 Pazar

Hoş geldin Bayram



11 ayın sultanı Ramazan'ı geride bıraktık. Bu vesile ile iyisi ve kötüsüyle, acı ve tatlısıyla bende 34.kez Şeker Bayramına merhaba demiş oldum :) Giriş cümlemden de anlaşılacağı gibi Bayram'ın tanımı hakkında ufak bir teknik açıklama yapmış oldum. Gel gelelim bazı detayları da açıklamak; hem bilgiyi tazelemek, hem de bilmeyenlere öğretici olması bakımından çok yararlı olacaktır. 
Klişe olacağına eminim; fakat yine de söylemek istiyorum. Artık eski Bayramlar kalmadı. Çocukluğumda yaşadığım o saf ve güzel duyguları çok üzgünüm; artık yaşayamıyorum. Ama yine de bu güzel kültürü yaşatmak için kendimce elimden geleni yapmaya çalışıyorum.  
Ramazan Bayramı'nın kısaca anlamına bakarsak, Arapça olarak 'eid ul-fitr olarak geçer. Tam Türkçe karşılığı ''İftar Bayramı'' oluyor. Arap ülkeleri bu Bayram'ı İftar Bayram'ı olarak kutlarlar. 30 gün boyunca tutulan oruç sonrası son bir kez oruç tutmaları İftar Bayram'ı denmesinin sebebidir. Geçen yıllar sonrasında şükür bayramına dönüşmesi de Türkçeye 'şeker' olarak geçmesini sağlamış ve artık adına Şeker Bayramı denmeye başlanmıştır. Aslında işin içinde Osmanlı'nın büyük etkisi var. Dönemde askerlere tonlarca tatlı gönderilirdi. Zaman için halk'da tatlı yapmaya başladı ve verilen Bayram harçlıkları ile çocuklar şeker almaya başladılar. Sonra bir baktılar ki Ramazan Bayramı olmuş sana Şeker Bayramı :)) Etkileşimin ve geleneklerin etkisi oldukça fazlaydı.
Bu bayramların en büyük özelliği ve bana göre güzelliği birleştirici bir tarafı olmasıdır. Yardımlaşmalar, eş, dost ziyaretleri, komşu ve akraba ziyaretleri yaşlılarımıza olan hürmet daha da  artar. Aynı zamanda pek çok insan bu günlere özel olarak giyinip kuşanıyorlar. Yine kültürümüzde çocuklar bayram sabahları büyüklerin ellerini öper ve harçlıklarını büyük bir keyifle alırlar. :) Küçükken bende harçlık aldığımda gözlerim gülerdi :))
Aslında yüreğimizde sevgi olarak yansıyan bu özel günler, sadece bayramlarda değil; her gün yaşanmalıdır. Çok farklı insan kategorileri var. Hepsini de iyi, kötü belli karaktere sahip. On bir ay boyunca her kötülüğü yapıp, bir ay boyunca günah çıkarmayı hiç doğru bulmuyorum. İnsanlık olarak işe öz eleştiri yaparak başlarsak; bence on iki ay iyi kalmayı başarıp, bunu yaşadığımız hayat boyunca sürdürebiliriz. İnancınız ne olursa olsun, ilk önce saygıyı gönlünüzden çıkarmayın. Her zaman sevgiyle kalın. Ben de dahil olmak üzere önce neyi yanlış yapıyoruz diye öz eleştirimizi yapalım. Sadece ramazanlarda değil, hayat boyunca iyilik ve sevgiyle kalmak dileğiyle.  Diğer yazıma kadar herkese sevgiler. :)

https://www.youtube.com/watch?v=H5DpbAiw83k
Barış Manço Bugün Bayram şarkısı iyi gelir. :)




15 Haziran 2017 Perşembe

Safranbolu


Safranbolu'yu duymayan kalmamıştır. Herkes ya bir kere gitmiştir ya da gitmek için her zaman bir planı olmuştur. Ama sonuç ne olursa olsun, turistinden tutunda, kendi insanımıza kadar herkes  ülkemizin bu şirin ilçesini  bilir. Ben en az 2-3 kere gittim. Eşimin de Safranbolulu olduğunu düşünürsek daha çok kez ziyaret etmem kaçınılmaz gözüküyor. :))

Safranbolu Karabük iline bağlı bir ilçedir. 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin ve kent dokusunun günümüze kadar uzanması ülkemizde ender görülen bir şeydir sanırım. Her şey bir yana   UNESCO tarafından 17.12.1994’de Dünya Kültür Mirası listesine alındı. Nasıl bir güzelliktir artık siz düşünün.  Bir söylentiye göre evlerin duvarları yumurta akından yapılmış ve bu nedenle depreme uzun zaman dayanması söz konusuymuş. Tarihi hakkında birçok bilgiyi internetten bulma şansınız var. Ben ise size 1-2
kendi çektiğim fotoğraflarımla birlikte, ufak tefek bilgiler vereceğim. Minik bir yolculuk için kemerleriniz bağlayın. :))

Öncelikle Safranbolu sadece Osmanlı çarşısından ibaret değil. Çevresinde gezilecek birçok yer var. Tokatlı Kanyonu, Kristal Teras, İncekaya su kemeri, Bulak Mencelis Mağarası, Cinci Hanı ve Hamamı, Hıdırlık Tepesi.  Hepsi tarih kokan yerler.

Tokatlı kanyonu: Doğal güzelliği sizi sizden alacak. Giriş için cüzi bir rakam ödüyorsunuz. Kuş sesleri, şelaleler, temiz ve pak havası sizi mest edecek. Yürüş yaparken başka bir dünyada gibi olacaksınız.

Kristal Teras: Kanyonu tepeden ve üstelik altı şeffaf camdan izlemek ister misiniz? O zaman hemen koşun buraya!  Heyecan verici olduğu kadar kanyonun fotoğraflarını her açıdan çekme şansınız var. Korkmayın cam çok sağlam düşmezsiniz. :))

İncekaya Su Kemeri: Emin olun çok heybetli bir yapı.  Kristal Teras’tan Tokatlı Kanyonu’na indiğinizde hemen solda kalıyor. Kemerin altından dere akıyor. Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından, Safranbolu’ya su getirmek için yaptırılmış.

Bulak Mencilis Mağarası: Bulak Köyü’nün Safranbolu ile komşu olduğu yerde bulunuyor.  Vadide yer alan Bulak Mencilis Mağarası’na girmek için ortalama 100-150 basamaklı dik olan  merdiveni çıkmanız gerekiyor. İçeride inanılmaz manzara var. Tahminim yüzyıllar öncesine dayanan mazisi var.

Cinci Han: 1645’te Kazasker Hüseyin Efendi tarafından yaptırılan bir kervansaray olan Cinci Han Kervansarayı, yıkık hali sonrası restore edilmiş. İçeride otel, kafe var. Eski çarşının içinde yer alan Cinci Han eskiden çok büyük bir kervansaraydı.

Hıdırlık Tepesi :Safranbolu’yu yüksekten görmek isteyen varsa alın makinelerinizi fotoğrafa gidiyoruz   Panoromik olarak fotoğraf çekebileceğiniz gibi, içerideki kafede çay kahvenizi içip keyfinize bakabilir ve tüm şehri tepeden izleyebilirsiniz.



Kesinlikle yapılması gereken üç şey daha var. Çarşı içindeki tarihi fırından simit yemek, meşhur Safranbolu lokumlarından tatmak, süper tadıyla Bağlar gazozu içmek. Yöresel şehir gazozu çok içtim. Ama Bağlar gazozu kadar tadı güzel olanı içmemiştim. Yine en taze lokumları burada yiyebilirsiniz. Çarşının içinde her dükkanda size lokum tattıracak birisini mutlaka görüyorsunuz. Fiyatları da inanın pahalı değil.

Yazımın başında da belirttiğim gibi Safranbolu’ya 2-3 kere gittim. Eminim daha bilmediğim, gezemediğim bir çok yer ve tadacak pek çok lezzet vardır. Bir dahaki gidişlerimde yaşadığım deneyimleri yine sizinle paylaşacağım. Bir daha ki yazıma kadar Bağlar gazozundan mutlaka için :))  Sevgiyle kalın.

1 Haziran 2017 Perşembe

Uzakdoğu'da bir inci Tayland

Bir inciden öte, hayallerde ve hatta rüyalarda görebileceğimiz uzakdoğunun en gözde ülkesi Tayland'a gitmek sandığımız kadar zor değil artık. Bir kaç ay önceden alacağımız gidiş dönüş uçak bileti, otel rezervasyonu ve yapacaklarımıza dair planlamanın ardından tek yapmanız gereken Tayland'ın tadını çıkarmak. :) 

Tayland'a gitmek için evlenmeyi beklemem gerekiyormuş ki; evet eşimle balayını Tayland'da geçirdim. :)  Geçirdiğim süre zarfında edindiğimiz tecrübeleri, gördüklerimizi, eğlenceli anlarımızı ve eşsiz doğası karşında yaşadığımız mutluluğu size aktarmaya çalışacağım. Tayland'da neler yapılır, nerelere gidilir, nasıl vakit geçirilir. Yazdıklarımın altında yer alan tüm fotoğraflarda da görseli göstermeye çalışacağım.

PHUKET ‘E HANGİ AY GİDİLİR?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Tayland'da pek çok lokasyon bulunuyor. Bizim tercimiz Patong Beach oldu. Phuket'te yer alan bir çok beach'den en ünlü olanlarından  olan bu güzel yerde en güzel zamanlarımızı geçirdik. Mevsim olarak Mayıs ayında burada bulunduk. Aslında Ocak, Şubat, Mart, nisan ayları en güzel mevsimidir. Diğer mevsimlerde muson yağmurları fazlasıyla etkisini gösteriyor. Ama bu durum havanın sıcaklığını asla etkilemiyor. Bir ülke 365 gün sıcak olur mu ya :) Sürekli cehennem azabı ile gezdik,  bunu şikayetçi olduğum için yazmıyorum. :) Aksine tatil için ideal havalar :)

PHUKET HAVAALANINDAN KALACAĞINIZ OTELE NASIL GİDİLİR?

Uçakla Doha (Katar)aktarmalı olarak Phuket hava alanına geliyorsunuz. Birkaç pasaport ve form gibi evrak işinden sonra Tayland toprağına ayak basıyorsunuz. Alandan çıkar çıkmaz kalacağınız otele gitmek için iki yol var. Ya taksi ya da minibüs. Taksiciler biraz tilki, çok yol yordam bilmediğinizden fahiş fiyatlar söyleyebiliyorlar. Her ne kadar ülke ucuz olsa da, daha ucuzunu vermek varken neden taksiye binelim ki. Kaldı ki İstanbul çocuğu yemez bu numaraları :) Tercihimiz tabi ki minibüs oldu. Toyota marka klimalı ve ayakta yolcu almayan bu minibüsler gideceğiniz otelin önüne kadar sizi bırakıyorlar. Kesinlikle kalitesiz değiller.  Aksine lüks minibüsler.

PATONG BEACH'DE ’DE NEREDE KALINIR?



Bu kadar ucuz olan bir ülkede konaklamanın ucuzluğu da çok şaşırtıyor. Biz The Giggs Otel adında 4 yıldızlı bir otelde kaldık. Tatil bitimine kadar geçirdiğimiz sürede çok memnun kaldık. Yanlış hatırlamıyorsam 10 günlük kalış için 2 kişi toplam 1100 TL civarı bir ücret ödedik. Bunun dışında ucuz olan yerlerde var; ama tavsiye etmem. Apart ve günlük daire şeklindeki bu yerler pek güvenli ve hijyenik değil. Booking.com ve vb tüm siteler size fazlasıyla yardımcı olacaktır. Sabah kahvaltısı dahil olan oteller işinizi görecektir. Otelde kalmayı tercih edebilirsiniz.


PHUKET ’DE NERELER GEZİLİR?

Patong Beach:

Otelimizin olduğu bölge olan  beach hakkında pek çok şey söyleyebilirim. Alabildiğine uzun plajları, çok da kalabalık olmayan sahili, sahilde boylu boyuna uzanan restorantları, kafeleri ve palmiye ağaçları ile görülmesi gereken bir beach. Gittiğimiz mevsimden olsa gerek, denizde dalgası hiç eksik olmadı. Bu denize girme keyfimi kişisel olarak etkiledi. Su sürekli bulanıktı. Ama güzelliği değiştiren bir faktör değil.


Bangla Road:

Phuket ’in ana damarı, ekonomiyi ayakta tutan bölgelerden birisi. Bütün barlar ve gece klüpleri bu sokakta yer alıyor.   Geceleri bu sokakta yürürken yanınıza en az 20-30 kişi elinde fiyat listesiyle gelir ve kendi mekanlarına çekmeye çalışır sizi. Bu mekanların arasında 'Ping Pong Show' adında eğlence yapan mekanlarda var. Listeden bir show seçip, sahnede oynatabiliyorsunuz. Son derece erotik olmayan yarı çıplak orta yaşlı Tayland kadınlarının sergilediği bu sahnede, bir o kadar erotik showlar sergiliyorlar. Yanınızda eşiniz veya sevgiliniz var gibi kriter onlar için sorun değil. Emin olun onları da davet ediyorlar. Diğer bar ve gece klüplerine göre çok pahalılar. Bana göre İstanbul'da pavyona gitmekle, burada ping pong show'a gitmek aynı şey. Aynı kalitesizlik, aynı pahalı fiyatlar, hır gür çıkarsa aynı kavgalar. Kavga çıkarsa tek dayak yiyen siz olursunuz. Adamların tamamı Taybox biliyorlar. :))))) Bunun dışında her tür müziğe hitap eden barlar var. Gece klüplerinde direklerde dans eden Tay kızları, sokakta dolaşan 1,90 boyları ile 'oha' dedirten Ladyboy'ları görmekte imkansız değil. Kısacası Tayland'ın gerçekten de ana damarı.

Phi Phi İsland Turu :

Ada da diğer yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri turlara katılmak. Gün içinde tüm sokaklarda tur satan acentalar bulabiliyorsunuz. Tüm program aynı olsa da, her tur şirketi farklı fiyatlar veriyorlar. Kurmanız gereken tek cümle şu: 'What is your last price?'. :)))  Bu cümle ile öldürücü darbeyi sonuna kadar kullanın. Eninde sonunda fiyatı düşürüyorlar ve ilk fiyatla arasındaki farkı görünce şaşırmayın. Pazarlığa çok yatkın bir ülke. 


Turu aldıktan sonra size bir tane kağıt veriyorlar ve gideceğiniz günün sabahı erkenden minibüsle  gelip sizi otelden alıyorlar. Diğer otellerden de tur alanları topladıktan sonra herkesi aynı limana götürüyorlar. Kolunuza bileklik takıp, takibi kolaylaştırıyorlar. Turların hepsinde öğle yemekleri de var ve açık büfe oluyor. Aç kalma ihtimali yok.
Tur birçok adaya uğruyor. Bu Beach filminin çekildiği yerler çok güzel, deniz inanılmaz güzel ama şöyle de bir şey var, denize giremiyorsunuz. Ne kadar giderseniz gidin su hep dizinizde. O anda insan Türkiye'de deki gibi kulaç atıp, daldığımız derin suları arıyor. :)) 
Monkey Beach'de maymunlarla iç içesiniz ama çok yaklaşmamakta fayda var. Saldırgan olabiliyorlar. Phi Phi Ley Island'dan zaten bahsetmiştim. Khai İsland, Loh Samah Bay, Maya Bay,Pileh Cove,Viking Cave gibi adalara tekne yanaşmadı. Sadece yanından geçerken gördük. Fakat görülmeye değer yerlerdi. Tekneden bile görürken güzel oluyor. Genel olarak Türkiye'de de tekne gezilerini çok sevmiyorum. Katılması gerekli olsa da, tur şirketlerinin zamana karşı yarışması ve sürekli acele halinde olması hoşuma gitmiyor. Hiç birşey anlamıyorum geziden; tadını da çıkaramıyorum.

Kata, Karon, Kata Noi, Freedom Beach :

Patong’un diğer tarafındaki bu sahilleri gezmek için lütfen motorsiklet kiralayın. Bir motor kullanmak bu kadar zevkli olur mu ya :)) Çok komik rakamlara motor kiralıyorsunuz ve benzinin litresi de 1,5 TL civarı. Pasaportunuzu bırakıyorsunuz, akşam motoru geri verirken teslim alıyorsunuz.  Her bir plaja tek tek uğrayıp 1'er saat kaldık. Denize girdik, güneşlendik. Acıkınca yemek yedik. Keyifli bir şey denemeden ölmeyin :))) 

Phuket Şehir Turu:

Şehir turunu yine acentalardan alabilirsiniz. Tabi ki sıkı pazarlıkla :) Gezdiğimiz yerlerse şu şekildeydi:

Kata View Point: Burada bir çok sahili  panoramik olarak görebiliyorsunuz. Görsel olarak haz duyabileceğiniz bir yer.







Elephant Safari : Fillerin üzerinde 30 dakikalık gezintiler yapıyorlar. Eşimle biz bu durumdan pek memnun kalmadık. Fil yavaşladığında kafasına tokmak gibi birşeyle vuruyorlar. Bir daha ki gidişimde asla bunu denemeyeceğim. Hayvanlara sadece eziyet. Hepsi para için. 





Monkey Show: 10- 15 dakikalık gösteride eğitim almış maymunların showlarını izleyebiliyorsunuz. Gösteri sonunda fotoğraf çekebiliyorsunuz.

Baby Elephant Show: Yavru fil ile fotoğraf çekme imkanınız oluyor. Ama biz yine bu durumdan memnun kalmadık. Ayağını zincirledikleri bu şirin yavruyu ticaret için kullanıyorlar. Zaten bu dünyaya zarar veren tek canlı insandır. 

Big Budha: Dağın üstünde yer alan tüm Phuket'i tepeden gören bir tapınak. Kocaman bir Big Budha heykeli var tepede. Açık giyinmeyi kabul etmiyorlar. Girişte şort giyen herkese pantalon veriyorlar. İçerde ayin yapan budistler var. Son derece sessiz olunması gerekiyor. Çıt sesine tepki gösteriyorlar. Neticede her dine duyulan saygının bu kutsal topraklarda da duyulması kadar normal bir şey yok. 

Honey Farm: Burada yöresel bal satışı yapılıyor. Her türlü bal çeşidini alabiliyorsunuz.

Cashewy Nut Factory :Burada ise kaju ile alakalı her şeyi bulabilirsiniz. Zaten hemen önünüzde Taylandlı kadınlar taze taze yapıyorlar. Yapılışını izlemek dahi çok güzel.


PHUKET ’TE NEREDE MASAJ YAPTIRABİLİRSİNİZ?

Dükkan camlarında 'No Sex' yazan her yerde gönül rahatlığı ile masaj yaptırabilirsiniz. Son derece nezih olan dükkanlarda yine çok komik rakamlara masaj yaptırıyorsunuz. Hem de aklınıza gelebilecek her tür masaj. 1 saatlik masaj ücreti 25-30 TL civarında. Diğer dükkanlara yanaşmayın. Pek tekin yerler değil.




PHUKET ’DE NEREDE YEMEK YENİR?

Phuket ’de yaşanan en büyük sorun yemek yeme işidir. Kullanılan palmiye yağının verdiği ağır koku sizi sizden alıyor. Dışarıda yemek satan yerler var. Yemek pazarları olarak  adlandırılan yerlerde yemek yeme imkanınız var. Tabi mideniz kaldırsa. Böceğinden tutun deniz mahsüllerine kadar herşey var ama o kadar mide bulandırıcı ki. İlk günlerde yemeği denedik. Daha sonra Jungceylon Mall avm'de her gün bir restorantta yemek yedik. Önce italyan, sonra Fransız ve en son Alman restorantı. Deutsche Kippe adında ki Alman restoranı favorimiz oldu. Fiyatlarda son derece ucuz. Bunun dışında her yerde Seven Eleven marketleri var. Ufak tefek atıştırmalıklar gününüzü kurtarır.

PHUKET ‘DE DÖVİZ BOZDURMA

Phuket ’in her tarafında exchange ofisler var. İstediğiniz aman gidip bozdurabilirsiniz.

GENEL BAKIŞ

Tayland gidilmesi gereken bir ülke. Edindiğiniz tecrübe ile gerçekten hayattan haz alıyorsunuz. Her ülkenin belli kuralları var ve bu kurallara uyulduğu sürece hiçbir sıkıntı yaşamazsanız. Kral hakkında konuşmayın iyi ya da kötü. Yasa gereği karşınızda Tayland ordusunu bulursunuz. :) Herkes taybox biliyor, boyları ufak diye küçümsemeyin :) 

Mümkün olduğunca çok detay atlamadan anlatmaya çalıştım. Anlatılacak daha çok konu vardır. Aklıma gelenler bunlar. Umarım size faydalı olabilmişimdir. Eşimle birlikte çok eğlenceli vakitler geçirdik. Her türlü soru ve görüşleriniz için 'alpankupsi@hotmail.com' adresinden bana ulaşabilirsiniz.  Bir daha ki blog yazımda görüşmek üzere. Sevgiler.